Almanya’da yeni hükümet daha kurulmadan tehlikeli bir adım atıyor. CDU, CSU ve SPD’den oluşan koalisyon, henüz iktidarın koltuğuna tam anlamıyla oturmadan, ifade özgürlüğünü tehdit eden bir cümleyi koalisyon anlaşmasına ekliyor:
“Yalanlar ifade özgürlüğü kapsamında değildir.” Kusura bakmayın ama bu cümle her ne kadar kulağa masum gelse de, işin özünde fikirlerin boğulmasının önünü açıyor.
Bugün “yalan” dedikleri şey, yarın en büyük gerçek olabilir. Bu ülkede birinin neyi söyleyip söyleyemeyeceğine artık kim karar verecek? Hükümetin tayin ettiği kurumlar mı? Beğenilmeyen her fikir “yalan” ilan edilip susturulacak mı? Ben pandemi döneminde defalarca yazdım sosyal medyada. Bu virüs laboratuvarda üretildi dedim, bir Alman gazetesinin manşet haberini kaynak gösterdim.
Beni neyle suçladılar? Komplo teorisyeni olmakla. Ama ne oldu? Aradan yıllar geçti, bugün aynı şeyi artık dünya çapında ciddi kurumlar konuşuyor. ABD’de istihbarat raporlarında bile bu ihtimal tartışılıyor. O dönem “komplo” denen şu haberleri hatırlayalım:
• Bild Gazetesi, 19 Şubat 2021: Alman profesör Roland Wiesendanger, “Corona bir LABOR KAZASIYDI” başlığı altında virüsün Çin’in Wuhan kentindeki bir laboratuvardan sızdığını iddia etti.
• Bild Gazetesi, 13 Kasım 2021: “Aşı olmak ne işe yaradı?” manşetiyle, aşıların hastaneye yatışları ne ölçüde engellediği sorgulandı.
• Bild Gazetesi, 18 Ocak 2022: “Birçok corona ölümü aslında corona yüzünden olmadı!” denilerek ölüm nedenlerinin yanlış kaydedildiği ileri sürüldü.
• Bild Gazetesi, 17 Şubat 2022: “Yoğun bakımlar aslında HİÇBİR ZAMAN aşırı dolmadı!” manşetiyle, pandemide sağlık sisteminin çökme eşiğine gelmediği iddia edildi. O zaman “yalan” diye üstü örtülen o iddialar, bugün en ciddi raporların konusu.
Demek ki o gün susmamışız, iyi ki de susmamışız. Burada mesele şu: Hükümetin canı ne zaman isterse “şu görüş yalandır” deyip vatandaşın sesini kesemez. İfade özgürlüğü, yalnızca iktidarın hoşuna giden sözler için geçerli olamaz. Bugün farklı düşünenin sesi kısılırsa, yarın herkesin susmak zorunda kaldığı bir toplum oluşur. Gerçek olan şudur: Fikir çeşitliliği olmadan demokrasi olmaz. İktidara düşen görev, halkın sesini kısmak değil; o sesi duymaya cesaret etmektir.
Yorum Yazın