Almanya’da yapılan bir anket çalışmasının sonucu, Alman toplumunun devlet daireleriyle olan ilişkisine dair önemli bir gerçeği gün yüzüne çıkardı. 30 Nisan 2025 Çarşamba günü BILD gazetesinde yayınlanan habere göre katılımcıların %58,5’i kamu kurumlarıyla temaslarında ciddiye alınmadığını düşünüyor ve %67,4’ü kendisini bir “Bittsteller”, yani dilekçe veren, yardım isteyen konumda hissediyor. Bu oranlar sadece birer istatistik değil, bir yönetişim sorununun çarpıcı bir yansımasıdır. Ben de bu tespite katılıyor ve aynı duyguları hissediyorum.
Avrupa gibi sistemin işlediği düşünülen bir ülkede bile vatandaşın kendini aciz, horlanmış ve önemsiz hissetmesi oldukça düşündürücüdür. Demek ki modern bürokrasi sadece dijitalleşme ya da verimlilikten ibaret değil. İnsanı merkezine almayan hiçbir sistem, ne kadar düzenli görünse de, özünde arızalıdır.
Bugün ne yazık ki Türk konsolosluklarında da benzer bir tabloyla karşılaşabiliyoruz. Yurt dışındaki vatandaşlarımız randevu almakta zorlanıyor, işlemlerini aylar öncesinden planlamak zorunda kalıyor, zaman zaman karşılarında doğrudan muhatap bulamıyor.
Elbette konsolosluk çalışanlarının yoğunluğu, personel eksikliği ve sistemsel aksaklıklar göz ardı edilemez. Ancak unutulmamalı ki konsolosluklar sadece evrak düzenleyen kurumlar değil, aynı zamanda devletin yurt dışındaki sıcak eli, güven veren sesi ve insanına uzanan şefkatli eli olmalıdır.
Bu sıcaklığı hissetmek isteyen vatandaşlarımız ise, ne yazık ki devletin eli yerine sistemin soğuk yüzüyle karşılaştıklarında içleri burkuluyor.
Civey’in anketine göre Almanya’daki vatandaşların %66,8’i ikamet adresi değişikliği gibi basit işlemleri dijital olarak yapmak istiyor. Aynı şekilde %57,9’u kimlik ve pasaport işlemlerinin de dijitalleşmesini arzuluyor. Bu istekler, daha şeffaf, hızlı ve insan onuruna yakışır bir hizmet beklentisidir. Devlet-vatandaş ilişkisinde temel ilke şudur: İnsan kendisini değerli hissediyorsa, o toplum huzurludur.
Aksi durumda sistem ne kadar gelişmiş olursa olsun, devlet mekanizması vatandaşın gözünde bir baskı aracına dönüşür. Bize düşen, bu duyguyu sadece teşhis etmek değil, çözüm yollarını da cesaretle dile getirmektir.
Yorum Yazın