Devlet Bahçeli, bir zamanlar meydanlarda “bebek katili” diye haykırdığı Abdullah Öcalan’a bugün teşekkür ediyor. Evet, yanlış duymadınız. Yıllarca hainlikle suçladığı, kırmızı çizgi ilan ettiği Öcalan’a, “terörsüz Türkiye” hedefinin gerçekleşmesinde katkı sunanlara teşekkür etti. Adeta bu teşekkür, “rol arkadaşına” bir vefa borcu gibi oldu. Bu da yetmezmiş gibi, bu süreci sanki bir barış nişanıymış gibi, bir siyasi ustalık örneği gibi sunmaya çalışıyorlar. Oysa milletin hafızası sandıkları kadar zayıf değil. Bu millet unutmaz.
Yıllarca “Kandil’in kökünü kazıyacağız” diyenler, şimdi Kandil’in siyasi uzantılarıyla anayasa masası kurmaya hazırlanıyor. Madem çözüm süreci yeniden masadaysa, neden yıllarca şehit annelerinin acısı seçim meydanlarında malzeme yapıldı? Neden yıllarca bu milletin duyguları istismar edildi? Demek ki oynanan sadece bir siyaset değil, sahnelenen büyük bir tiyatroydu. Ve bu tiyatronun sahneleri çok önceden yazılmıştı.
BÖLGE BÖLGE, PERDE PERDE KURGULANAN FİLM
Bu yaşananlar bir yön değişikliği değil; bir itiraf, bir açığa çıkıştır. Yıllardır adım adım yürütülen plan artık perde perde sahneye konuluyor. Ve ne yazık ki bu uzun metrajlı filmin en dramatik bölümü, Türkiye’de çekilmeye hazırlanıyor:
• Birinci perde Kuzey Irak’ta çekildi. Sınır ötesi operasyonlar bahanesiyle açılan alan, bugün PKK’nın etkisinde fiilî bir özerk devletçik hâline gelmiştir.
Adına Kürt Bölgesel Yönetimi denilen yapı, aslında yıllar önce temeli atılmış bir planın ürünüdür. Türkiye’nin gözleri önünde kuruldu, silahlandı, büyüdü. • İkinci perde Kuzey Suriye’de tamamlandı. “Terör devleti kurdurmayız” diyenler, ABD’nin güvencesinde kurulan YPG/PKK yapılanmasına sessiz kaldı.
Sınır hattı fiilen teslim edildi, güvenlik politikaları diplomatik teslimiyete dönüştü. • Üçüncü perde Kuzey İran’da sahneye hazırlanıyor. İran’ın batısındaki etnik fay hatları kaşınırken, PJAK üzerinden yeni bir kırılma zemini oluşturulmak isteniyor.
Burada da tıpkı Irak ve Suriye’de olduğu gibi “öz yönetim” söylemleri, çoktan dolaşıma sokulmuş durumda.
• Ve final sahnesi: Güneydoğu Anadolu’da oynanmak isteniyor. Türkiye ayağı daha da “heyecanlı” olacak. Senaryoya göre üç parça birleşecek, Türkiye’ye “bağlanmış” gibi sunulacak. 85 milyon insan, “Misak-ı Millî topraklarımız büyüyor” diyerek ekran başında sevinç gözyaşları dökecek. Ama o gözyaşları kurumadan acı gerçek kendini gösterecek: Üç parça geldiler, dört parça hâlinde ayrılıp sahiplerine teslim edilecekler. Yani bu sefer gerçekten ayrılık olacak. Ama bu ayrılık; iç savaşla, isyanla değil; alkışlarla, gözyaşlarıyla, kandırılmış bir milliyetçiliğin gölgesinde yaşanacak.
UĞUR MUMCU: BU OYUNU GÖRMÜŞTÜ
Ve bu noktada bir ismi anmadan geçmek haksızlık olur: Uğur Mumcu. Bu kirli senaryoyu yıllar önce görmüştü. Abdullah Öcalan ve PKK ile ilgili gerçekleri belgeyle, bilgiyle ortaya koymak üzereydi. “Bombamı patlatacağım” derken, yazacağı kitabın Türkiye’yi sarsacak içeriklere sahip olacağını söylüyordu. Ama o kitabı yazmasına izin vermediler. 24 Ocak 1993 sabahı, arabasına yerleştirilen bombayla katledildi. Çünkü o, halkı uyandıracak olan perdeyi yırtmaya çok yaklaşmıştı. Bugün gelinen noktada, onun susturulduğu yerde yazılan senaryonun sahneleri bir bir oynanıyor.
VE ARTIK HESAP SORULMALI
Şimdi tekrar soralım:
• Madem sonunda teşekkür edecektiniz, onca gözyaşı, onca feryat neden yaşandı?
• Madem Öcalan artık “teşekkür edilmesi gereken biri” oldu, neden yıllarca meydanlarda hain diye bağırdınız? Milletin gözünün içine baka baka oynanan bu ibretlik oyunu artık kimse yutmuyor. Halk bu filmi çok izledi. Artık sahne arkasındaki senaristleri de, prompter’dan okuyan oyuncuları da tanıyor. Ve biz bir kez daha haykırıyoruz: Görülmeyeni görmek, gecikmeden harekete geçmek zorundayız. Aksi takdirde, kaybettiğimizi fark ettiğimizde çok geç olabilir.
Yorum Yazın
Facebook Yorum