1 Mayıs sabahı Dünya Gazetesi’ni elinize aldığınızda, manşet sizi doğrudan karşılıyor: “ABD ile atacağımız çok adım var.” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dostum Trump” sözleriyle süslenmiş bu haber, dış politikada yeni bir dönemin kapılarının aralandığını ima ediyor.
Ancak bu kapının ardında hangi gerçekler var? Yıllardır benzer söylemlerle şekillenen ilişkilerden sonra, bu kez atılacak adımlar gerçekten ümmetin yararına mı olacak, yoksa yine aynı senaryoların farklı başlıklarla sahnelenmesi mi?
Biz Saadet Partililer olarak bu coğrafyada hangi bedellerin ödendiğini, hangi ihanete hangi ambalajın giydirildiğini çok iyi biliriz. Ne Irak’ta çocukların kanına bulaştık, ne Suriye’de mazlumların gözyaşına sessiz kaldık. Ne yetimin lokmasına göz diktik, ne de çıkar uğruna bir damla petrol için bir damla insanlık kaybettik. Çünkü biz, sadece bir siyasi hareket değiliz. Biz, vicdanın temsilcisiyiz.
Bugün hâlâ ABD ile “yeni adımlar” atılacağı söyleniyorsa, dönüp geçmişe bir bakmak şarttır. O çokça söz edilen “stratejik ortaklık” hangi yarayı sardı? Hangi masada Filistin’in kanı durdu? Hangi anlaşma Suriye’yi yıkımdan kurtardı? Kime ne kazandırıldı, ama ümmete ne kaybettirildi?
Biz ne Bush’un kirli elini sıktık, ne de Şimon Peres’i Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) alkışladık. Çünkü biz zalimle aynı kareye girmeyi değil, mazlumun safında kalmayı seçtik. “CHP gelirse kazanımlarınız gider” diyerek halkı korkutmaya çalışanlara da inanmadık. Kazanım dediğiniz nedir ki? İsraf sarayları mı? Susturulmuş adalet mi? Yok sayılan liyakat mi? Ve elbette koltuklar…
O koltuklar var ya, sadece oturmak için değil; milletin hakkını, hukukunu korumak için vardır. Ama ne yazık ki bugün bazıları o koltukları vicdanla değil, Washington’la ayakta tutmaya çalışıyor. Bir gün “One minute” diyerek meydan okuduklarına, başka bir gün “dostum” diyerek yön arayanlara soruyoruz: Siz hangi yoldasınız?
Kudüs mü yönünüz, yoksa Pentagon mu? Bugün hâlâ ABD ile “çok adım” atılacaksa, bu adımların yönü bellidir: Kudüs’e değil Washington’a; adalete değil menfaate; kardeşliğe değil vesayete…
O yüzden biz bu tür manşetleri gördüğümüzde soruyoruz: Bu milletin çocukları daha ne kadar kandırılacak? Daha kaç defa “dostluk” adı altında ihaneti sineye çekeceğiz? Biz adım değil, duruş arıyoruz. Temiz bir siyaset, yerli bir onur, adil bir dış politika arıyoruz.
Çünkü bizim rotamızı çizen pusula çıkarlar değil, inançtır. Hesaplar değil, ilkeler belirler yolumuzu. Bugün de aynı yerdeyiz. Dün olduğu gibi. Çünkü biz, kirli hesapların değil, temiz bir geçmişin, onurlu bir duruşun ve millet için hakkıyla doldurulmuş koltukların temsilcisiyiz.
Yorum Yazın