PKK’nın taşeron patronlarını deşifre edeceğini söyleyen Uğur Mumcu, arabasına konulan bombayla susturuldu. O gün “İran yaptı” manşetiyle gerçekler nasıl örtüldü?
Madem ki bu mesele bir “barış teklifiyle” çözülebilecekseydi, neden 50 yıl beklendi?
Neden 40 bin cana, milyonlarca insanın yüreğine, ocaklara düşen ateşe rağmen bu teklif bir türlü masaya gelmedi?
Neden Apo yakalandığı gün, “Devletim ne derse onu yaparım” dediği anda bu süreç başlatılmadı?
Yoksa bu süreçlerin zamanlaması Türkiye’nin değil de, dış güçlerin takvimine göre mi şekilleniyor?
Sırf Suriye’yi İsrail’e uydu bir yapı haline getirmek, Kürtleri parça parça “yeni dizayn” haritasına yedeklemek için mi bu acılar uzatıldı?
Bu planın bir yerinde Trump’ın, bir başka köşesinde Tel Aviv’in bastırması mı vardı?
Bugün konuşulmasın istenen çok önemli bir başka gerçeği de hatırlatalım:
Gazeteci-yazar Uğur Mumcu, 1993 yılında kaleme almakta olduğu kitabıyla PKK’nın ve Abdullah Öcalan’ın hangi istihbarat örgütleriyle nasıl bir ilişki içinde olduğunu ortaya koyacağını söylemişti. “Bu kitabımla bombamı patlatacağım” sözleri, dönemin siyasi ve istihbarat çevrelerinde ciddi yankı uyandırmıştı. Ancak 24 Ocak 1993’te Ankara’daki evinin önünde arabasına konulan bombayla suikaste uğradı. Henüz kitap tamamlanamamıştı.
Olayın hemen ardından 25 Ocak 1993 tarihli Hürriyet Gazetesi, manşetten “İran yaptı” başlığıyla çıktı. Bu iddia, kamuoyunu yönlendirme amaçlı bir hedef saptırma girişimi olarak yorumlandı[^3]. Zira aynı dönemde Türkiye’nin doğusunda, Sivas ve Başbağlar’da da toplumun sinir uçlarını hedef alan karanlık katliamlar yaşandı. Aynı kirli eller, aynı senaryolar, aynı provokasyon zincirleri…
Bu milletin aklıyla daha fazla alay edilmesin!
Eğer gerçekten barış istenseydi, bu halk niçin kırk yıldır kandırıldı?
Eğer çözüm gerçekten bu kadar kolaysa, bugüne kadar neden yapılmadı?
Daha da önemlisi:
Bu milletin çektiği acı, verdiği şehit, harcadığı kaynak, boşa mıydı?
Soruyoruz…
Ve bekliyoruz…
Çünkü biz unutmadık. Unutmayacağız da!
Yorum Yazın
Facebook Yorum