EŞKİYA DÜNYA’ YA HÜKÜMDAR MI OLACAK?
İSRAİL,17 MİLONLUK YAHUDİ NÜFUSUYLA 8 MİLYARLIK DÜNYA NÜFUSUNA HÜKMETMEK İSTİYOR.
“HAK KÜVETLE KAİMDİR “ SÖYLEMi Mİ? “ADALET MÜLK’ÜN TEMELİDİR” İLKESİ Mİ GALİP GELECEK?
Mustafa FINDIK
Dünyamız nereye doğru gidiyor? Insanoğlu , ‘ gözü dönmüş, ihtiraslı, çapsız liderler’ eliyle felakete sürükleniyor.
Kendisini “ dünyanın efendisi, kabadayısı , düzen belirleyicisi kabul eden ABD , Orta Doğu’ daki ortağı “ arsız çocuk” İsrail eliyle bölgenin “kan gölüne dönüştürülmesine” ses çıkartmıyor.
ABD, bir yandan “Yemen ve Hursiler ile olan” mücadelesini bir yandan da Iran’ la olan 46 yıllık husumetini ; Hizbullah ve benzeri yapıların İsrail’ in taşeronluğunda tesirsiz hale getirilmesini sağlamak istiyor.
ABD Başkanı Donald Trump “ barışı getiren, savaşları sona erdiren başkan olacağım” ABD ‘ yi yeniden ‘ büyük güç ‘ yapacağım derken İsrail eliyle Orta Doğu’ nun kana bulanmasına göz yumacağına dair bir düşüncesinin olduğunu pek mahirane bir biçimde gizlemeyi başarmıştır….
Yaklaşık 19 aydan bu yana Gazze’ yi ölümcül bir abluka altına alan, yaklaşık 56 bin 300 kişinin ölümüne ,132 bin 630 kişinin yaralanmasına/sakatlanmasına , 2 milyon kişinin evinden -barkından olmasına sebep olan ABD’nin “ arsız biraderi” İsrail, bölgede kendisine tehdit olarak gördüğü bütün unsurların gücünü azaltmış, tabiri caizse “ belini kırmıştır” . İsrail, kendisinin sınırdaşları/yakın komşuları olan ve “ tehdit saydığı güçleri” bertaraf ettikten sonra 46 yıldır ABD ile “didişen” Iran’ ı da güçsüzleştirmeyi , ABD ve İsrail için tehdit olmaktan çıkartmayı hedeflemiş ve bu amaçla Iran’ a saldırmıştır.
Büyük birader ABD de, Donald Trump’ ın 37 saat süre ve 341 milyon dolarlık masraf sonunda ( 2milyar $ değerindeki) 2B bombardıman uçağının şovunu da yaparak “ savaşa dahil olarak barışı dayatan taraf” olmuştur.
DÜNYA NÜFUSU’NUN “BİNDE 2’ Sİ”NI TEŞKİL EDEN 7-8 MİLON NÜFUSU VE TÜM DÜNYA’DA “ DİYASPORADA” YAŞAYAN 8-9 MİLYON NÜFUSLA EN İYİMSER İFADEYLE 17 MİLYONLUK YAHUDİ MİLLETİ İNSANLIĞI ADETA PARMAĞINDA OYNATIYOR! ..
“Tahrif edilmiş Tevrat’ ta,, “kendilerine vaat edildiğine inandıkları Arz-mev’ ud’u” ( vadedilmiş topraklar) elde edebilmek için , çoçuk, yaşlı, kadın demeden katliamı mübah Sayan İsrail, bölgeyi kan gölüne çevirmek pervasızlığını göstermeyi kendisine hak görmektedir.
Dünya nüfusunun sadece binde ikisini teşkil eden Yahudiler, asırlar hatta çağlar boyu süregelen “ üstün ırk, seçilmiş millet” safsataları etrafında oluşturduklar “ sapkın fikirleri” siyonizm ile dünyaya hükmetme ideallerini yaşatmakta , diğer uluslara ve diğer dinlerin mensuplarına hayat hakkı tanımak istememektedir.
İ.Ö. 586 yılında ülkelerinden kovularak Babil’ e sürgün edilen İsrailoğulları , milattan önce 3. ve 4. Asırlarda da Romalılar tarafından yeniden göçe zorlanmışlardır. İsrailoğulları 2534 yıl boyunca topraklarında hür olarak yaşayamamış, dünyanın dört bir yanında cemaat/topluluklar olarak yaşama zorunda kalmış anılan 2534 yıl boyunca bir “ devlet sahibi” olamamışlardır.
Asırlar boyu yaşadıkları bütün hristiyan memleketlerde ‘dışlanmış, hor görülmüş, eziyet edilmiş sürgüne tabi tutulmuş(1492’ de Ispanya’ dan , 1497 yılında da Portekiz’den) göçe zorlanmış, sınır dışı edilmişlerdir. Bu dönemde Sultan 2. Bayezid Han, Yahudileri Osmanlı topraklarına kabul etmiş, dilleri, kültürleri ve inançlarını yaşamalarına imkan sağlamıştır,hatta kendilerine imtiyazlar da tanınmıştır. Yahudiler’in, “tarih boyunca en rahat, en geniş inanç ve kültürel hürriyetlerini yaşadıkları(en mutlu oldukları dönem) Osmanlı topraklarında yaşadıkları dönem olmuştur” demek hiç de abartılı bir ifade olmaz…
Bulundukları ülkelerde kendilerine tarih boyunca sürekli eziyet edilen, dışlanan, hakir görülen ve hatta soykırıma uğratılan Yahudiler 1492 İspanya ve 1497 Portekiz zorunlu göçünden sonra dünyanın çeşitli devletlerine kaçan-yerleşen topluluklar olarak kendilerine hayat hakkı aramışlardır. Özellikle Amerika’ nın keşfiyle Brezilya, Karayip adaları ve Amerika kıtasının diğer bölgelerine yerleşmiş, oralarda başta ticaret , bilimsel çalışmalar ve zenaatle uğraşarak ‘yeni dünyanın sunduğu imkanlarla “ bulundukları ülkelerde hızla yerleşik düzene ayak uydurmuş, özellikle ticarette söz sahibi olmasını bilmişlerdir.Batılı ülkelerin bunca eziyete tabi tuttukları Yahudi halkı “ sürgünde de olsa MİLLET OLMA BİLİNCİNİ yitirmemiş, MİLLİ DİN OLARAK GÖRDÜKLERİ Musevilik etrafında kenetlenmeyi başarmışlar hatta “ Tahrif edilmiş Tevrat’ la kendilerini motive edecek “ İLAHİ BİR VAAT” etrafında bitleşmişler bir ileriki aşama olan SİYONİZM vasıtasıyla Bütün Dünya’ ya düzen vermek iddiasını özümsemiş olmuşlardır. Biz burada ; mitoloji ve teolojik terimler üzerinden değil tarihi/kronolojik seyir içerisine Yahudilerin dününü, bugününü irdelemek cihetini tercih ettik.
Yahudi toplumlarına ülkelerinde her türlü baskıyı, dışlamayı hakir görmeyi, maddi manevi eziyeti ve nihayet soykırımı reva gören batılı(hristiyan ağırlıklı) ülkeler 2. Cihan Harbinden sonra çeşitli hile ve desiselerle 1948’ de Filistin topraklarında oluşturulan İsrail Devleti’ nin amansız birer savunucusu olmuşlardır. Tarih boyunca Yahudi topluluklarına yaptıkları ‘ayıplarından dolayı’ Israil’ den sürekli özür dilercesine Israil’ in her türlü pervasızlığına, bölgeyi kan gölüne çevirme/soykırım eylemlerinde bulunmalarına ses çıkartmamaktadırlar.
Dünya’da Birleşmiş Milletler Teşkilatına (BM) üye 193 ülke vardır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ise 5’ i daimi üye,10’ u da geçeci üye olmak üzere 15 üyeden oluşmaktadır.
BMGK’da alınan kararları veto etmek hakkına sahip, ABD,Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile birlikte 5 daimi üye ülke bulunmaktadır. “ 5’ in dünya’ dan büyük kabul edildiği” fiili durumdan dolayı anılan 5 daimi üye ülke Israil’ in her türlü ilke tanımazlığına, barbarlığına, bebekleri, çocukları katletmesine göz yummaktadır…
Gelinen noktada; 3 semavi dinin kutsal kabul ettiği Kudüs Hazreti Ömer dönemi, Selahaddin Eyyübi dönemi ve 4 asırlık Osmanlı döneminde üç dinin mensuplarının barış ve adalet içerisinde huzurlu dönemler yaşamıştır. Yahudi halkının dünyanın dört bir yanında “‘dağınık bir biçimde’ yaşadığı 2534 yıldan sonra zorla, oldu bittiye getirilerek 1948 yılında kurulan İsrail Devleti, işgal ve soykırımı “ otomatiğe bağlamışcasına” Filistin halkı başta olmak üzere bölgede kimseye hayat hakkı tanımak istememektedir.
Oysa Yahudiler tarih boyunca İslam ülkelerinde ve özellikle Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında başta inanç ve kültürel haklar olmak üzere ‘birinci sınıf vatandaş ‘ muamelesi görmüş devlet görevlerinde bulunmalarına imkan verilmiş, zenaatte, bilimsel çalışmalarda ve ticarette imtiyazlar elde etmelerine fırsat verilmiş adeta ‘ mutlu azınlık’ olarak hayat sürmüşlerdir. Bu olguya rağmen İsrail Devleti EVANGELİSTLERİ de peşine takarak Filistin toprakları başta olmak üzere ‘Orta Doğu ve İslam coğrafyasını huzura hasret’ hale getirmiştir.
İsrail Devleti ve destekçileri
Uydurdukları, tahrif ettikleri Tevrat esasları, etrafında oluşturdukları “ ÜTOPYA” Arz-ı Mev’ud ile bölge ülkeler için de tehdit oluşturmaktadır. Bu amaçla, Lübnan, Ürdün, Suriye ve Irak da gerekli ‘ ön hazırlığı yaparak’ tehdit olarak gördüğü Iran’ a savaş açmıştır, ardı sıra ‘büyük birader’ ABD de ‘durumdan vazife çıkartarak’ 46 yıllık zıtlaşmanın rövanşını almış, yeni silahlarını tanıtma fırsatıyla birlikte Iran’ a ve (olası) müttefiklerine gözdağı vermiştir…
SAVAŞ KÖTÜ, GÜÇLÜNÜN HAKLIYI EZMESİ DAHA DA KÖTÜDÜR.
Dünya’ da halen ; ABD, Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan, Fransa, İngiltere ve Kuzey Kore Nükleer silah üreticisi konumundadır, bunun dışında İsrail’ in de Nükleer silaha sahip olduğuna inanılmaktadır. Bir de NATO ülkeleri olmaları kapsamında Almanya, Türkiye, Belçika, Hollanda ve İtalya da Nükleer paylaşım devletleridir…
193 BM Üyesi ülke içinden , Nükleer Silah Üretme Teknolojisine sahip 8 ülke var olduğu kabul edilmektedir. Nükleer silah üretebilen devletler yaptıkları “Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması “ ile başka ülkelerin bu teknolojiye sahip olmasını önlemek istemektedir.
Başta Tıp ve enerji olmak üzere bir çok sektörde kullanılabilen ‘ zenginleştirilmiş uranyum’ silah yapımında da kullanıldığı gerekçesi ile ‘dünyanın jandarmaları tarafından’ başka bazı ülkelerin istifadesine/erişimine mani olunmaktadır.
“5 BÜYÜKLER”YİNE SAHNEDE!
Tıpkı Birleşmiş Milletler (BM) teşkilatında olduğu gibi, Nükleer Silah üretebilen ülkeler de ne tesadüftür ki “ aynı “ 5 devlet. Kendileri binlerce nükleer silah ürettikten sonra “Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması “ ile yine dünya’ ya çekidüzen vermek istiyor… Hindistan, Pakistan Kuzey Kore , aradan sıyrılarak nükleer silah teknolojisine sahip ülkeler arasına girmiştir…
SÜPER GÜÇLER ÖNCÜ OLSUN,
TÜM KİTLE İMHA SİLAHLARI İMHA EDİLSİN…
İnsanları öldürmek üzerine değil; İnsanları yaşatmak üzere bir düzen, bir sistem icat etmek arayışında olunsa herhalde yapılması gereken Nükleer Silahların imha edilmesi, kitle imha silahlarının yok edilmesi ve bu nevi teknolojilerin insanlığın sağlığı için, refahı ve mutluluğu için seferber edilmesine imkan tanınması lazım gelir. Bu temenninin gerçekleşme imkanı ihtimal dahilinde görülmediğine göre başka ülkelerin de gücü nispetinde silahlanmasına imkan tanınmalıdır…
İSRAİL, TERÖR DEVLETİ OLMAKTAN VAZ GEÇMELİDİR.
Kurulduğu 1948 yılından günümüze dek, başta Filistin Halkı olmak üzere bütün İslam coğrafyasına huzur vermeyen, Filistinlilerin canına, malına kast eden İsrail “ çıban başı olmak halini” bırakmalı, 1967 sınırlarına çekilerek bölgede barışa katkı sunmalıdır. Böylece hem bölge barışı, hem de; dünya barışı büyük ölçüde güvence altına alınmış olacaktır. Orta Doğu’nun “kadim-köklü Devleti” İran , kendisine bir saldırı vaki olmadıkça etrafındaki veya uzağındaki devletlere saldırmayacak kadar şuurlu , sorumluluk yüklenebilecek bir devlet geleneğine sahiptir…
İsrail ideolojik ve “sapkın” dini motivasyonlarla Arz-ı Mev’ ud “ safsatasından” vaz geçmeli, başta İran ve Türkiye olmak üzere bölge güçlerinin “ ayranını kabartmamaya” dikkat etmelidir.
Büyük birader ABD, “ Arsız, saldırgan kardeşi” Israil’ in elinden ölüm makinelerini ve özellikle Nükleer silahlarını almalıdır…
Yorum Yazın
Facebook Yorum